“Bomboştu gözlerin. Kendimi göremedim.”
“Bomboştu gözlerin. Kendimi göremedim.”
Bu mektubu okuyorsan şu an bir daha beni göremeyeceğinden
emin olmuş ve hayatından çıkmışımdır. Hayat çizgimiz, soluk boşluğumuz
birbirinden ayrıldı ve kabullenip bununla yaşamak da bize kaldı…
Bir daha asla denk gelmeyeceğiz. Hiçbir anı bizi,
birbirimize hatırlatmayacak. Hiçbir sebebin sonucunu birbirimiz sanmayacağız.
Hiçbir şeye neden aramayacağız. Doğruyla yanlışın savaşını vermeyeceğiz. Köşe
kapmaca oynayıp birbirimizden kaçmayacak: Ufacık hayaller için ortalığı
yakmayacak hatta bir ortalık değil kendimizi yaktığımızla barışacağız. Her şey
o sokakta başladı ve ben finali o sokakta ikimiz için de yazıyorum. Kâğıt
gitti, mürekkep bitti. Bir sonu olacak mıydı hikayenin? Bilmiyorum…hatta bilmiyoruz
ama bir final şarttı.
Bizim hikayemiz biraz farklı. Mutlu bir hikaye de değil,
mutsuz bir hikaye de değil. Bir hikayemiz oldu mu? Bu da belli değil. Biz gibi
puslu bir hikaye bu belki de. Bana bu sefer inan ve bu hikayeye bize yakışır
bir son yazacağımdan emin ol. Kağıt dinledi, kalem bunu bildi.
Bir teşekkür borcum vardı. Bu mektubu da işte bu yüzden
yazıyorum. Ve bilirsin: verdiğim sözleri tutmaya yeminli biriyim ben. Nasıl ki
seni sevmeye, yeri geldiğinde kendimi unutacak kadar seni hatırlamaya
yeminliysem, bu da öyle bir veda yemini. Senden önce bir de yağmura teşekkür
ederim. Çok teşekkür ederim yağmura...Bu gece yalnızca cesedime yağdı. Bu gece
yeminler edildi, sözler verildi, aynalarla yüzleşildi. Kağıt sevdi, kalem
dindi.
Seni sevmemi görmek istemediğin gibi teşekkür etmemi görmek
de istemeyeceksin muhtemelen. Seni yeri geldiğinde senden daha iyi tanıyorum
artık. Biliyorum, her sevgi kırıntısı seni hırçınlaştırıyor, her hoşgörü seni
daha da yok ediyor, her saflık sana kiri hatırlatıyor. Bu sefer bu teşekkürü
senin gözlerine yapıyorum ama. Bizim hikayemizin ana karakteri senin gözlerindi
her zaman. Yıllardır hayal kırıklıklarımı, vicdan azaplarımı hatırlattı bana.
Bomboştu gözlerin. Kendimi göremedim. Gözlerinde kaybolduğumu sanarken kayıp
seni aramaya çıkmışım ben bilmediğim tenhalarda.
Ne sen bana ne de ben sana iyi gelmedim belki de.
Sarıldıkça, yaralarımızı sarmaya çalıştıkça birbirimizi kanatmaktan başka bir
şey yapmadık biz. Birbirimizi yok ettik. Gitmeyi öğrendim, kaçmayı sevdim senin
sayende. Sen ise:
Bana geldiğini sandığında bile hiçbir zaman bana gelmedin.
Benim pes ettiğimi sanma lütfen. Yaralı iki elin iz bırakıcı bir denk gelişiydi
bizimkisi sadece.
Artık her şey için çok geç. Biliyorum. Parkımızın
salıncakları bozuk, içtiğimiz şarapların kadehleri kırık, ay ışığı altında çektiğimiz
fotoğraflarımız soluk… Biz ise yokuz. Bomboş bakan donuk gözlerinde ben,
hayallerimin başrolünde de sen yoksun. Yok’muşsun. Kendine dikkat et ve
yağmurla barışmayı öğren.
Yağmur altında seni bekleyişlerimle kalacağız yoksa,
Yorumlar
Yorum Gönder