d e h l i z
16.12.20--
Kalbimin ortasında
bir zehir koydum ve kulaklarımda ona olan hayranlığın…Açıktan o kadar çok
gözyaşı döktüm ki… Sıkıntı içinde, yok olarak gerçekten hayattayım,
ilerliyorum. Yeniden elini tutsam donacaksın. Buz olmuşken daha da soğuyacaksın
benim yüzümden dünyaya.
Bir tek senin olmayan
varlığın her şeyden vazgeçmemi, pes etmemi, dönüp arkama bile bakmadan kaçma
isteğimi engelliyor.
Kırgınım yine de. Neye
kırıldığımı, artık olmayışının neyine üzülüyorum bilmiyorum ama kırgınım. Her
köşesinde senin olmayışınla kaybolacağımı bile bile bu koskoca şehirde beni tek
başıma bıraktın.
Artık sevmiyorum bu kaldırımları, caddeleri,
sokakları…
Tek başıma yürümek
Tek başıma gülümsemek
Tek başıma ağlamak
Tek başıma tek başıma kalmak
Hayır, sevmiyorum artık bunu.
Gidişinle daha da içime kapandım. Yağmurda ıslanmış ve
kıvrılacak yer arayan bir sokak kedisine dönüştüm. Herkesten kaçıp sana
saklanınca kendi sonumu da getirdim. Artık hayatta olmayan birine saklanamazdım.
Öldün. Öylece bırakıp gittin beni. Gidenin arkasından
kalınmazmış. Kaldım. Bir kelebeğin tek başına kozasından ayrılması misali. Ben
yaşadım. Sen ise öldün. Geçtiğin odaların, ilerlediğin yokuşların sonunda bana
bile göstermediğin resim defterin ve köpeğinle baş başa kaldım. Gidişinle cansız
bir beden olarak senin ruhunu da omuzlarımda taşımaya başladım.
Ölüm, artık omzunda zarf dolu çantasıyla kapı kapı gezen bir
postacı değildi. Yanlış kapıya gidemeyecekti. Gitmesin istiyordum. Hiçbir
kapıya ölüm; annemler size gelecekmiş, demeden gelmesin istiyordum yalnızca.
İlk başta kaldıramam sandım. Onu kaybettik dediklerinde
inanamadım, inanmak istemedim. Kayıp, birinin ölmesi değil artık nefes alamayacak
olmasıydı. Doğruymuş seni de seninle olan beni de kaybettim ben.
Odandan çıkmadım. Günlerce yemek yemeden, aynaya dahi
bakmadan kokunun son demlerini çektiğim odanda uyumaya çalıştım. Başaramadım. Yatağında
ve odanın her hücresinde yeni bir yas tanımı ürettim kendi kendime.
Kitaplarının arasına sakladığın defterini buldum aylar sonra.
Son sayfasında benim resmim vardı. Beni çizmişsin. Benim, kendime ihtiyacım
yoktu benim sadece sana ihtiyacım vardı keşke bana son bir hediye olarak o son
sayfada kendini çizseydin.
Gittikçe daha da soluklaşıyorsun fotoğraflarımızda. Bazen
sesini bile hatırlayamıyorum hatta. Bütün anılarımızı zihnimde yaşatmaya
çalışıp anlık kavuşuyorum hepsine.
Çok özlüyorum…Ölümle
ve ölünle barışacak kadar, çok özlüyorum seni… Bu acıyı sana yaşatmamak için
üstlendim bütün görevi. Kokunun çoktan silindiği yastık kılıflarını çöpe attım,
hala saniyeler içinde yazıp arayabileceğim telefon numaranı ağlayarak
rehberimden sildim, her köşesini ezbere bildiğim odanın kapısı kilitleyip
anahtarı saksı dibine gömdüm.
Keşke bir kere
daha sıkıca sarılabilseydim sana. Bir kere daha öpebilseydim güzel
yanaklarından. Seni her kırdığım gün için bir gün eklenseydi benim ömrümden
sana. İzin vermedi Tanrı. Seni kaybetmeme izin verdi ama bir kez daha kokunu
duymama izin vermedi.
Bazen seni, ben
öldürmüşüm gibi hissediyorum. Yeterince sevdiğimi söyleyemedim çünkü sana. Hiç
kızmazdın yine de. Anlardın. Hiçbir şey demesem de gözlerimle her şeyi
söylediğimi bilirdin.
Bugün tam iki yıl
oldu. Gidişinin ardından yaşanıp biten tam 730 gün…O günden sonra ilk defa
mezarını görmeye geldim. Bulamayınca annen telefonda tarif etti. Sözümü tuttum ve
kalemi aldım elime. Seni unutmuş gibi yapmaktan, iyi olmadığımı bile bile iyi
olduğumu söylemekten çok yoruldum. Pes ediyorum.
Senden başka kimseye söyleyemediğim tüm “seni
seviyorum”ların hepsini senin için saklıyorum. Evet, seni çok sevdim. Ölmüş
olman bir şey değiştirmiyor gittikçe daha çok seviyorum seni.
Bunu her söylemeye korktuğumda yanına geleceğim o günü
bekliyorum. Bir anlaşma yapalım ya da.. Unutalım her şeyi! Yalan söyledim, küsmedim
sana.
Dön tekrar. Kaçtığımı sanıp gittiysen geri dönmelisin. Dön
ve tanıştığımız sokakta bul beni yeniden. Söz veriyorum gülüşünü görebilmek
için acı çekmeni görmezden geleceğim sevgilim.
A.
Yorumlar
Yorum Gönder