Kör Baykuş
"Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar."
Kör bir baykuştur gölgesi. Baykuşuyla tanışmak ve onunla iyi anlaşmak ister. Onun varlığını sadece gaz lambasından duvara yansıyan karaltı olarak düşünür çünkü. Tanıyamaz. Kendine yabancıdır ve kendini kendine tanıtmak ister. Saygılıdır. Nefret ettiği karısından "kahpe" diye ama ona sütannelik yapan "kahpe"nin annesinden daima karımın annesi diye bahseder. Kasabın bahçede hayvan kesmesine dayanamaz. Aldatılır. Hastalanır.
"Bir servi çizilmiş, dibinde Hint fakirlerine benzeyen, kambur bir ihtiyar oturuyor, bağdaş kurmuş, bir abaya sarılmış, başında bir sarık ve sol işaret parmağını ağzına götürmüş, bir şaşkınlığı anlatır gibi. İhtiyarın karşısında uzun, siyah entarili bir genç kız raksediyor yadırganan hareketlerle. Kız, bir bayader belki, ihtiyarın karşısında raksediyor. Elinde bir gündüzsefası. İhtiyarla kızın arasında bir dere var."
Kambur ihtiyar, siyah entarili kadın, sütanne, kahpe, mezarcı.. Hepsi hayatın bir yapboz parçasıdır. Hem var ama hem yoklardır. Hayatın bir timsalidir. Belki hiçbirini tanımıyoruzdur belki de hepsi aslında bizizdir.
Metin her ne kadar kurmaca olsa da Sadık Hidayet bir nevi ölümünün provasını yapmıştır Kör Baykuş’ta yazdıklarıyla. Sadece kendini tanımaya çalışmıştır çünkü.
Yorumlar
Yorum Gönder