Efendiciklerim'e.

Benim sözde bir tanecik hayatım varmış. Biir.
Güleyim bari buna. Ayıp olmasın efendiciklerime. Gülecekmişim, sevecek, sevişecekmişim onların kalpleriyle. Yaşayacakmışım. Peh! Sizi yalancılar!  Kandırmanıza izin vermeyeceğim bu defa. Ben günde üç doz yaşayıp ölüyorum. Üç dozla doğuruyorum kendimi geri. Uslu bir öğrenciyim. Her dozumu saatinde alıyor, üzmüyorum doktorcuklarımı. Ve bu dozları kendim almadan sizin ellerinize emanet edemem. Beş dakika göz kulak olur musunuz bana, diyemem. Kalbinizden korunmayı bekleyemem. Salaklık bana yakışmaz ki. Mayamda yok. Bana, sadece ölüp doğurmak yakışır beni.
Ben konuşmayı severdim efendiciklerim. Tanıyorsunuz beni. Severdim.. Susmak istemedikçe, konuştukça hem kendiniz sustunuz hem de beni susturdunuz. Açtık reklam kuşağı dinledik. Yalanlaar dolaaanlardı hepsi. Kabul edin, biz bizeyiz zaten. Bu defa ben kendi isteğimle sustum; kapattınız reklamlarımı. Beni kapattınız. bu defa başladınız kasideler dökmeye vücuduma. Bakiler geldi geçti, Fuzulîler uğradı, Nev'îler yatıya kaldı. Teşekkür ediyorum beyefendiciklerime de. Sevdim ama sizi. Hem de çok. Kızdım sadece, bakmayın siz bana. Anneler kızar öyle arada. Anayım ben ana! Kendimi üç doz doğurdum dedim ya.
Sakın yanlış anlamayın efendiciklerim beni! Kötü birileri olduğunuzdan değil size sitemim. İyi bir yargıç olduğunuzdan. Becerdiğiniz tek şey bu efendiciklerim! Evet, evet size söylüyorum. Yargılamayı, cezalandırmayı, aynaların kodesine atmaya bayılıyorsunuz hepiniz hepimizi. Ama unuttuğunuz şey; ben kendimi doğururken siz benim hapishanemdesiniz. Gardiyanı da benim, koğuş ağası da hapishanenin. Hepimiz öldük, ölecek, doğuracağız kendimizi. Rahim aramayın kendinize. Rahimdesiniz. Hoş geldiniz. Eminim ki çok iyi efendiciklersiniz özünüzde. Ancak bundan bana ne! İyiyseniz gidin cennete.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“Ormanın içinde, bataklıkta bir çiçek. Lotus Çiçeği.”

“Bomboştu gözlerin. Kendimi göremedim.”

O Mutlu An.