Çanakkale Şehidine....


Düşman seni Anzak Koyu'nda, şafak tam sökmeden önce vurdu. Sen kesik kesik son nefesini alırken, düşmanın sapladığı iki kurşun sıcacık kanını toprağa damlatıyordu. Yanına koşan cılız hemşire, dakikalar sonunda elinden bir şey gelmeyince gözlerini kapattı.

Tüfek sesine gelen arkadaşların, gülen gözlerin yerine cansız bedenini görünce yıkılsalar da artık sevdiklerini kaybetmeye alışmışlardı. Komutan, anacığına acı haberini veren bir mektup yazdı. Ölüm haberini uzun bir süre sonra alan kadıncağız kahroldu. Sanki ciğerini söküyormuşcasına feryatları tüm Türkiye'de yankılanmıştı sanki..

Hatice'n hem on beş yaşındaki kardeşinin hem de senin kaybının yükünü kaldırmaya çalışıyordu.

Sadece o değil. Tüm Türkiye'nin içi kan ağlıyordu.

Sadece askerler değil, kadınlar da cephedeydi. Kimi sizler için çorap dikiyordu, kimileri cepheye siyah taşıyor kimileri de karnınızı doyuruyordu. Başı daima dik kalabilen sadece o Türk bayrağıydı.

İşte o bayrak, acı ve son umudun harmanlanış haliydi.

Anafartalar, Arıburnu, Conkbayırı; kan gölüne dönmüştü. Haftalardır toprağın soğukluğuyla birleşmiş cansız kemikler, paslanmaktan kullanılamayacak hale gelmiş mermiler ve yerde sadece bir kere ısırıldığı belli olan bir somun küflü ekmek...

Ölmeden önce açtın, açtınız. Biliyorum. Her gün mideniz bulanarak içiyordunuz o üzüm hoşaflarını. Ama Çanakkale'nin kış rüzgarı sizi daima dinç tutuyordu.

Her şey kötüye gidiyordu. Kalan Türk askeri artık ümidini yitirmeye başlıyordu. Mucizeye korkusuzca inanan bir siz vardınız bir de o: Mustafa Kemal.

Korkusuz bir asker, başarılı komutan ve mavi gözlü bir önder.

O, herkese başarabileceklerini inandırdı. İşte o zaman bir sürü kahraman çıktı ortaya: Seyit Onbaşılar, Mehmet Çavuşlar ve daha niceleri...

Ve unutulmayacak bir kahraman daha vardı. O da Nusret Mayın. Küçücük, cılız bedeniyle tüm düşman gemilerini, Çanakkale'nin soğuk sularıyla buluşturdu.

18 Mart 1915.

Tarihin kanlı sayfaları, bir mucizeyi kaleme aldı.

Bir anka kuşu misali, güneşin yeniden doğuşunu, ölü canların ruhunun tüm gökyüzünü sarışını yeniden yazdı.

Seninle birlikte nice canlar toprağa mezar olsa da, vatan hür ve bağımsız kaldı.

Savaş sona erdi. Tüm dünya Çanakkale'nin geçilemeyeceğini kabullendi.

Herkes canla başla çalıştı. Okullar açıldı, fabriklar kuruldu, kadınların eğitime destek verildi ve daha niceleriyle yeni bir Türkiye inşa edildi...

    Bunları sana bir mektup yazarak anlattım şehidim çünkü basit bir teşekkür yerine ben ve benden sonraki gelecek nesillere neler bıraktığınızı, boş yere gencecik yaşınızda kefenlenmediğinize şahit olun istedim.

Çanakkale'nin Çanakkale olmasını, "Ne mutlu Türk'üm diyene!" demenin şerefli duygusunu bize yaşattığınız için sana ve tüm silah arkadaşlarına teşekkür ederim.

Çanakkale, siz vatan evlatlarının ruhuyla geçilemedi ve ebediyen geçilemeyecek.









Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“Ormanın içinde, bataklıkta bir çiçek. Lotus Çiçeği.”

O Mutlu An.

Aziz Bey Hadisesi, Ayfer Tunç