Çocukluğum Zamandı

     Zaman asla tek gelmezdi yaşamların ortasına. Yanında tebessümleri, hüzünleri, acıları ve umudu da beraberinde getirirdi. Zaman, hatıraların ve hatırlanmak bile istenmeyen anların arasındaki o sağlam köprüydü. Zaman, çocukluğumdu. Çocukluğum, zamandı. Ama asla bir yetişkinin algıladığı zamandan değildi.

     Bir yetişkin için zaman; yorgun argın işten çıkışı bekleme anı, bir öğrenci için sınavda sorularına kalan dakika; ben ve diğer çocuklar için ezan saatine kadar oynanan sokak oyunlarıydı. Hepimizin hayattaki zaman kavramı ayrışıyordu bu yüzden. Tıpkı dünyadaki tüm insanların birbirinden ayrışması gibi...
    Çocukluğumun zamanı yirmi dört saatten değil; komşu çocukların kapımızı çalıp beni almasından; annemin akşam ezanında gel' tembihi arasındaki zamandan oluşuyordu.
    Çocuktum, bilmiyordum. Bilmiyordum, zamanın bu kadar gaddar oluşunu. Su gibi akmayıp; suyun zaman gibi aktığını. Bilemezdim çünkü tek bildiğim saklambaçta asla iyi bir ebe olmadığımdı. İstopta koşamadığımdı. Seksekte çizgilere bastığımdı.
Ben kötü bir oyuncuydum. Beceremezdim onların arasında oynamayı. Çok severdim onlarla gökyüzünün altında güneşi batırana kadar zaman otlatmayı ama oynamayı beceremedim. Mızıkçılık sevmezlerdi ben de taklit etmeye çalışırdım onları. Elma derseler çıkmaz, armut derseler de çıkmazdım. Yağ da satamazdım, bal da. Bilmezdim ben bu ticaret işlerini.
Yine de sağ olsunlar dışlamazlardı beni hiçbir zaman. Dışlasalardı ne yapardım bilmem. Anneme seslenirdim sanırım. Ya da sorardım Ali Baba'ya;
-Ali Baba, Ali Baba! Saatin kaç? Geçiyor mu bir gün daha? Ezan saati yaklaştı mı yoksa?
Çocukluğum sokağın huzurundaydı. mutluluğun koynundaydı.
Çok severdim sadece çocukluğu ve işte bu saatleri. Ne demişti Edip,
"Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk
Hiçbir yere gitmiyor."
Çocukluk da gitmiyordu, gökyüzü de ama biz gidiyorduk. Ne dediğini anlamadığımız ezan başlamış bize eve gitmemizi söylüyordu. Evlerden kızartma kokuları gelmeye başlıyor, güneş koltuğunu aya bırakmaya hazırlanıyordu. Anneler balkonlara dayanmış, bizi gözlüyordu. Biz çocuklar için zaman, sokak oyunlarıydı. Benim için zaman çocukluğumdu. Çocukluğum zamandı.

Yorumlar

  1. "Su gibi akmayıp; suyun zaman gibi aktığını"
    Cümleleri kurma biçiminle bile etkilemeyi başarıyosun gerçekten.
    Çocuklukta ki hatıralardan birkaç kesit anımsattın banada. nede olsa "mutluluğun koynundaydı" çocukluğum, benim gibi herkes hatırlamaktan hoşlanır.

    keşke bir ilham pırıltısıyla yazılmış olma uzunluğunu geçse de şöyle birkaç sayfa olsa, hikayenin içine dalıp kaybolsaydık dedirtti sanki.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daha uzun bir metindi ama hepsini sildim. Bu kadar bırakmak istedim çünkü yakın zamanda arkadaşımın bana bir cümlesi oldu:
      "..aynı çağda doğduk ama farklı yaşamların çocuğuyduk"
      Farklı yaşamların her çocuğuna saygısızlık etmek istemedim ve herkesin bir an çocukluğunu aynada yaşamasını istedim. Bu yüzden uzun olsa yetersiz bir metin haline gelecekti kendi görüşümce..
      Değerli görüşünüz benim için çok önemli. Ne kadar teşekkür etsem az.. Güzel günler dileğiyle, sevgiler...
      -katranmavisi

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

“Ormanın içinde, bataklıkta bir çiçek. Lotus Çiçeği.”

“Bomboştu gözlerin. Kendimi göremedim.”

O Mutlu An.